31 Ocak 2008

HOLLANDA SU ÇERÇEVE DİREKTİFİ VE TAŞKIN RİSKİ YÖNETİMİ KURSU HAKKINDA RAPOR

Hollanda Dışişleri Bakanlığınca masrafları karşılanan ve ECORYS adlı Hollanda şirketi tarafından organize edilen MTEC Taşkın Riski Yönetimi ve Avrupa Su Çerçeve Direktifi kursuna Platformumuz adına Mehmet Ekizoğlu katılmıştır.

17 – 28 Eylül 2007 tarihleri arasından Rotterdam’da gerçekleştirilen kursa ülkemiz DSİ Genel Müdürlüğü, Çevre ve Orman Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, İller Bankası gibi kurumların temsilcilerinin yanısıra, Bulgaristan, Romanya, Hırvatistan, Sırbistan ve Makedonya su yönetimi uzmanları ve yöneticileri de katılmışlardır.

Kurs kapsamında özetle aşağıdaki faaliyetlerde bulunulmuştur:

1- Su Yönetimi ve AB Su Çerçeve Direktifi hakkında 13 ders görülmüştür. Derslerin her biri konusunda uzman akademisyenler, su yönetimi uzmanları ve Bakanlık yetkililerince verilmiştir.
2- Taşkın Yönetimi ve hazırlanmakta olan Taşkın Direktifinin ana hatları hakkında 8 ders görülmüştür. Dersler yine akademisyenler, ilgili şirket uzmanları ve yetkililerce verilmiştir.
3- Entegre Nehir Havza Yönetimi Planı hazırlanması amaçlı bir grup çalışması hakkında gruplar oluşturulmuş ve grup ile bu konuda 17 seans çalışma yapılmıştır.
4- 21 Eylül tarihinde Rivierenland Bölgesinde bulunan yerel su yönetimi kuruluna (Waterboard) ziyarette bulunulmuş ve yerel su yönetimi hakkında bilgi alınmıştır. Aynı bölgede bulunan Kinderdijk adlı tarihi su tahliye kanalları da ziyaret edilen yerler arasındadır. Aynı gün doğal bir sulak alan olan Biesbosch ziyaret edilerek gezilmiştir.
5- 25 Eylül’de Delft şehrinde bulunan WL Delft Hydraulics şirketi ziyaret edilerek hem yönetim hakkında bilgi alınmış, hem de şirketin araştırma laboratuarları gezilmiştir.
6- 26 Eylül’de Zealand adlı bölge ve bu bölgede bulunan taşkın bariyerleri ziyaret edilerek geniş bilgi alınmıştır.
7- Grup ile yapılan çalışmanın sonucunda bir taslak Entegre Nehir Yönetim Planı oluşturularak, 28 Eylül günü sunuşu yapılmıştır.

Tüm aktivite ve derslere tarafımızdan eksiksiz ve aktif katılım sağlanmış bulunmaktadır.

Ayrıca katılımcılara, kursun Bulgaristan’da 20-23 Şubat 2008 tarihlerinde yapılacak olan ikinci aşamasında sunulmak üzere, bir makale hazırlanması görevi verilmiştir. Platformumuz temsilcisi tarafından diğer ülkelerden katılan 5 temsilci ile beraber, “Nehir-için-yer yaklaşımı” seçilmiş bulunmaktadır.

A- AVRUPA SU ÇERÇEVE DİREKTİFİ

Avrupa Birliği, 1995 yılında hazırlanmaya başlayan ve 2000 yılında yürürlüğe giren yeni Su Çerçeve Direktifi ile su kaynakları yönetimine entegre ve modern bir yapı getirmiştir. Direktif, genel olarak AB’nin tüm nehir, göl ve kıyı sularında 2015 yılında “iyi ekolojik durum” statüsüne ulaşmayı amaçlamaktadır.

Özelde Direktifin amaçları şu şekildedir:

1- Sulak ekosistemlerin korunması, geliştirilmesi ve azalmasının önüne geçilmesi,
2- Sürdürülebilir su kullanımının geliştirilmesi,
3- Alınacak önlemlerle sulak alanların korunması,
4- Yer altı suyu kirliliğinin azaltılmasının sağlanması,
5- Kuraklık ve taşkınların etkilerinin azaltılması.

Su Çerçeve Direktifi, bugüne değin çeşitli yöntemlerle, birbirinden farklı amaçlarla, çeşitli başlıklar altında yönetilmeye çalışılan su kaynaklarını bir araya toplamış, bütünsel bir yapı sağlamış ve su yönetimine ilgili tüm tarafların katılımını temin etmiştir.

Direktifin uygulanmasına yönelik olarak, her üye ülke bütün havzaları için Nehir Havzası Yönetim Planını hazırlayarak 2009 yılına kadar AB Komisyonuna sunacaktır.

Nehir Havzası Yönetim Planı nelerden oluşur?

1- Nehir havzasının karakteristik özellikleri
2- İnsan faaliyetlerinin havza üzerindeki baskı ve etkilerinin analizi
3- Korunan alanların belirlenmesi ve haritasının çıkarılması
4- İzleme ağının belirlenmesi
5- Çevresel amaçların listesinin çıkarılması
6- Havzanın ekonomik analizinin yapılması
7- Alınacak önlemlerin programının yapılması
8- Kamuoyunun bilgilendirilmesi ve danışma programının belirlenmesi
9- Yetkili mercilerin listesinin çıkarılması
10- Kamuoyundan bilgi ve görüş edinme usul ve noktalarının belirlenmesi.

2015 yılına kadar uygulanacak olan önlemler paketiyle Direktifin bütün amaçları gerçekleşmiş olmalıdır. Bundan sonra her 6 yılda bir Plan yenilenerek ve gözden geçirilerek izlenecektir.

Su Çerçeve Direktifi neleri öngörür?

Yüzey sularının hidromorfolojik değişikliklerinin mümkün olduğunca giderilmesini esas alır.

Yüzey sularında kirliliğin en alt düzeye indirilmesini şart koşar.

Yer altı sularındaki kirliliğin önlenmesini şart koşar.

Havzanın su kaynaklarının yönetilmesinde üçlü bir katılım öngörür:

a) Kamuoyunun bilgilendirilmesi: Kamuoyu havzada yapılacak yasal değişikliklerden, taslak metinlerden, proje önerilerinden tam, ayrıntılı ve zamanında haberdar olmalıdır.
b) Kamuoyuna danışılması: Yapılacak işlerde, hazırlanan taslaklar hakkında ve projelerin görüşülmesi aşamasında ilgili tüm taraflarla istişareler yapılmalıdır.
c) Uygulamada katılım: Planın uygulanmasında, ilgili kararların alınması sürecinde ve projelerin uygulanmasında ilgili tüm tarafların katılımı sağlanmalıdır.

Katılımcılığın ilk iki aşamasının genelde AB’nin ilk 15 üye ülkesinde gerçekleştiği, 3. aşamanın ise 4 ya da 5 üye ülkede gerçekleştirilebildiği görülmüştür. Sonradan üye olan Romanya, Polonya ve Macaristan gibi ülkelerde ise kamuoyunun bilgilendirilmesi aşaması tamamlanmış ve ikinci safhada ilerlemeler kaydedilmiştir.

B- AVRUPA TAŞKIN RİSKİ YÖNETİMİ DİREKTİFİ

Taşkın riskinin yönetimi ve taşkınlardan korunma konusu Su Çerçeve Direktifinde ana konulardan birisi olarak ele alınmamıştı. Buna karşın Direktifin dibaçesinde söz edilmiş ve hedeflenen amaçlardan birisinin taşkınların olumsuz etkilerinin azaltılması olarak belirtilmişti.

Bu eksiklik daha sonraki çalışmalarda giderilmiş ve taşkın riski yönetimi konusunda AB’de standart uygulamaları hedefleyen bir direktif hazırlanmıştır.

Direktifin tam adı, “Taşkın Riskinin Değerlendirilmesi ve Yönetimi Hakkında AB Konseyi ve Avrupa Parlamentosu Direktifi”dir. Direktif taslağı halen Konsey ve Parlamento tarafından onaylanmış ve AB Resmi Gazetesinde yayımlanarak yürürlüğe girmeyi beklemektedir.

Taşkın Direktifinin Amaçları nelerdir?

- taşkın risklerinin değerlendirilmesi ve yönetilmesi,
- taşkınların, insan sağlığı, çevre, kültürel miras ve ekonomik faaliyetler üzerindeki yan etkilerinin azaltılması,

amaçlarıyla bir çerçeve oluşturulmasıdır.

Taşkınlar Avrupa Birliğince önlenemez doğal olaylar olarak görülmektedir. Buna karşın bazı insan faaliyetlerinin ve iklim değişikliğinin, taşkın ihtimalini ve taşkınların zararlı yan etkilerini artırdığı da bir gerçektir. Taşkın Riski Yönetimi Direktifi de bu yan etkileri azaltmayı amaçlamaktadır.

Taşkın Riski Yönetimi Direktifi neleri öngörür?

Direktife göre, üye ülkeler nehir havzalarında ve taşkına maruz kalan/kalabilecek bölgelerde öncelikle bir Taşkın Riski Ön Değerlendirmesi yapacaklardır.

Bu değerlendirmenin yapılmasında, risk potansiyeli ortaya konacak ve geçmiş kayıtlarla işe başlanacaktır. Nehir havzasının topoğrafik ve arazi kullanımı haritası çıkarılacaktır.

Taşkın olaylarında yan etkileri artıran insan faaliyetleri ve muhtemel gelişmeler de tespit edilecektir.

Taşkın Zararı Haritaları: Bu aşamada taşkına uğraması muhtemel bölgelerde bir coğrafi harita oluşturulacaktır. Bu haritanın oluşturulmasında bir üçlü senaryo göz önünde bulundurulmalıdır:

- Çok nadiren meydana gelebilecek taşkınlar
- Zaman zaman yaşanabilecek taşkınlar (ihtimali 100 yıldan az olanlar)
- Çok yüksek ihtimalle gerçekleşecek taşkınlar

Zarar haritalarının unsurları; taşkının sınırları, su derinliği ve akış hızıdır.

Taşkın Riski Haritaları: Oluşturulan taşkın senaryolarına göre oluşabilecek potansiyel zararlı etkiler gösterilecektir.

Risk haritalarının unsurları; etkilenebilecek nüfus sayısı, etki altında kalacak ekonomik faaliyetlerin nevi, taşkın halinde kirlenmeye sebep olabilecek tesislerin durumu ve etkilenebilecek koruma altında olan bölgelerdir.

Taşkın Riski Yönetimi Planı: Bu haritaların oluşturulmasından sonra ve bu haritalara dayanarak her havza için Taşkın Riski Yönetimi Planı oluşturulacaktır. Bu plan taşkın ihtimalini ve zararlı etkilerini azaltmaya yönelik tedbirleri içerecektir.

Direktif uyarınca, Taşkın Riski Yönetimi Planı;

- Maliyet ve fayda analizini,
- Taşkın alanını, taşkının rotasını ve su tutması muhtemel bölgeleri,
- Su Çerçeve Direktifinin çevreye ilişkin hedeflerini,
- Toprak ve su yönetimi ilkelerini,
- Şehir planlaması ve arazi kullanımını,
- Doğanın korunmasını

dikkate almalıdır.

C- NEHİR – İÇİN –YER YAKLAŞIMI (Room-for-River)

Hollanda denizden ve nehirlerden kazanılmış bir ülkedir. Bir çok bölgesi ve en önemli şehirleri deniz seviyesinin altındadır. Bu nedenle geçmişte bir çok kereler çok büyük taşkınlar yaşayan Hollandalılar, topraklarını ve evlerini korumak için deniz kıyısına ve nehirlerin kenarlarına yüksek ve kalın setler inşa etmişlerdir. Tarihteki en büyük taşkın felaketleri de bu setlerin yıkılmasından dolayı meydana gelmiştir.

Bu tarihsel süreç sonucunda Hollanda’daki bütün akarsu, göl ve deniz kıyıları doğal halinden tamamen uzaklaşmış ve birer kanal ve baraj halini almıştır. Bugün halen setlerle korunan bölgelerde su seviyesi pompalama vasıtasıyla güvenli düzeyde tutulmaktadır.

Öte yandan gerek yağış rejimindeki değişiklikler, gerekse iklim değişikliğinin getirdiği dinamikler nedeniyle bu koruma stratejisi ülkeyi gelecekteki tehlikelere karşı koruyamayacaktır. Bu bakımdan yeni önlemlere ihtiyaç vardır. Hollandalı yetkililer, bilimsel gelişmelere ve yeni çevreci yaklaşımlara paralel olarak setleri yükseltmeyi ve yeni setler inşa etmeyi değil, nehirlere yer açma yolunu seçmişlerdir.

Eski yöntemlerin dezavantajları

Set inşası, nehir tabanının kazınarak alçaltılması, nehrin daraltılarak arazi elde edilmesi gibi yöntemlerin aslında taşkın ihtimalini artırdığı ve asıl taşkın zararlarını çok büyük oranda artırdığı anlaşılmıştır. Set inşasıyla nehirlerin getirmiş olduğu yük anlamına gelen sedimantasyon artmakta, kısa zamanda nehir tabanı yükselerek hem setler kısa zamanda işlevsiz hale gelmekte, hem de taşkın ihtimali artmaktadır.

Öte yandan setlerin yükseltilmesi, kanallar inşa edilmesi gibi eski yöntemlerin maliyetleri kadar fayda temin etmediği, bilakis risk, tarımsal fayda ve çevresel etkileri nedeniyle ekonomi üzerinde büyük yük oluşturdukları anlaşılmıştır.

Son dönemlerde belirgin hale gelen başka bir etki de doğal taşkın yataklarının yok edilmesiyle topraktaki su oranının düşmesi, böylelikle toprağın irtifa kaybetmesi ve organik açıdan çeşitliliğinin (verimliliğin) azalması olmuştur.

Nehir-için-Yer yaklaşımı neler öngörür?

Bu yaklaşımın temel amacı nehirlerin taşıma kapasitelerinin doğal yollardan artırılarak hem doğaya uygun hale getirilmesi, hem de taşkın ihtimalinin azaltılmasıdır.


Nehir-için-yer yaklaşımının içerdiği bazı önlemler şu şekilde özetlenebilir;

- Nehre yakın ikincil kanalların yeniden inşası veya açılması,
- Taşkın alanlarının genişletilerek taşıma kapasitesinin artırılması
- Varsa, setlerin doğal taşkın alanlarının arkasına çekilmesi
- Doğal taşkın alanında uygun bitki örtüsünün, uygun miktarda yerleşmesine imkan tanınması
- Köprü, yol gibi suni engellerin genişletilerek nehrin dar boğaz yapmasına engel olunması.

Nehir-için-Yer Önlemlerinin Sonuçları

Bu gibi önlemlerin uygun yerlerde kombinasyonlar halinde alınması sonucunda, nehirlerde yüksek su seviyesi yaşanması halinde taşkın ihtimali büyük ölçüde azalmakta ve nehirlerin güvenli akışı temin edilmektedir.

Öte yandan nehirlerin getirmiş olduğu yüksek suların ve besleyici maddelerin taşkın alanlarında ve ikincil kanallarda tutulması sayesinde, çevredeki alanlar hem su açısından, hem de toprağı besleyici maddeler açısından yarar göreceklerdir.

Bu çözümler çevreyle uyumlu ve nehrin ekolojik yapısını restore edici ve biyolojik çeşitliliği artırıcı niteliktedir. Bu önlemleri uygulayan ülkelerde doğal taşkın yatakları ve ikincil kanallar aynı zamanda rekreasyon alanı olarak da kullanılmakta ve gelir getirmektedir.

Nehir-için-yer önlemleri bu bakımdan, bir çok Avrupa ülkesinde ve dünyada pek çok ülkede doğayla uyumlu taşkın koruması tekniği olarak kabul edilmekte ve uygulanmaktadır.

D- DİĞER HUSUSLAR VE SONUÇ

Kurs süresince Hollanda kamu temsilcileri, su yönetimi ile ilgili şirketlerin yetkilileri, diğer katılımcı ülke temsilciler ve ülkemiz kurumlarının yetkilileri ile yakın temas kurularak gelecek için olumlu temeller atılmasına gayret gösterilmiştir.

Bu bakımdan gerek konu hakkında bilgi edinilmesi, gerekse kritik kişilerle temasın kurulması açısından kursun son derece yararlı olduğu düşünülmektedir.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

yazını cok begendım. Yalnız hollanda u yönetimi, havza yönetimi konusunda ne gıbı bir yapılanma bunu daha fazla acabılırmısınız. nasıl kurmuslar, denetleyen kurluşlar neler teşkilatlanma nasıl yanı kendı yönetim anlayışlarını biraz daha acıklayabılrımısınız bilgniz varsa.

BÜYÜK MENDERES PLATFORMU dedi ki...

Sayın Ziyaretçi,

Hollanda bilindiği gibi su yönetimi ve havza yönetimi kavramını yüzyıllar önce tartışmış ve bununla yaşamış bir ülke. Su seviyesinin altında yasadıkları icin su yonetimleri cok onemli. Ulkeyi waterboard denilen bazı su yönetim bölgelerine ayırmışlar. Bu kurul diyebileceğimiz örgütlenmeler, son derece güçlü, seçimle gelen ve vergi alabilen yerel yönetimler diyelim. Günümüzde sınır aşan sular kavramının gelişmesiyle, AB Su Çerçeve Direktifi ile ve Entegre Havza Yönetimi kavramıyla birlikte Hollanda su yönetimi tekniği de son derece gelişmiş. Ayrıntılı bilgileri bu dar alanda vermektense, su yönetimi ilkelerini şöyle özetleyeyim: Katılımcılık, bilimsellik ve hazırlıklı olmak. İlginize çok teşekkür ederiz. Mehmet Ekizoğlu

Unknown dedi ki...

Bilgi verdiğiniz teşekkür ederim. Daha fazla bilgi alabileceğim bir adres veya dokuman varsa bana mail atabilirmisiz.
cevmuhendisi@gmail.com
İyi çalışmalar