30 Mart 2007

Platformumuza yeni katılım

Sayın Ali Altınkaya Platformumuza katılmıştır. Aydın Yenipazar’da ikamet eden ve aynı zamanda başarılı yöre çiftçilerimizden olan Sayın Altınkaya Yenipazar Avcılar Atıcılar Spor Kulübü Başkanlığını da yürütmektedir. Kendisine Platformumuza hoşgeldiniz diyoruz.

Ali Altınkaya, DSİ 21.Bölge Müdürlüğü tarafından yapımına devam edilen Büyük Menderes Islah çalışmasının etkileri hakkındaki görüşlerini ilgililere aşağıdaki şekilde ifade etmiştir.

AYDIN VE BÜYÜK MENDERES PLATFORMU

---------------------0-----------------------

Sayın Altınkaya’nın Büyük Menderes Nehri Taşkın Önleme ve Islah Çalışması Hakkındaki Görüşleri


“a- Menderesin kenarlarının bu derece (bir ila iki metre) yükseltilmesi doğru olmamıştır. Bu, bu ovanın oluşum felsefesini tersine çevirmek anlamına gelmektedir. Ovanın alüvyonlarla beslenmesinin önüne geçilmektedir.

b- Bu çalışma, Söke beylerine su yetiştirmek için mi başlatılmıştır, diye sorunca çok kızdılar, ama evet de diyemediler.

Savunmaları şu: Derinleştiriyoruz, genişletiyoruz, çoraklar süzülecek, taşkınlar olmayacak. Zannediyorlar ki Menderes böyle kalacak. Çeşitli tehlikeli virajlara dönemeçlere kaya dolgu yapılmasına rağmen çok değil 3 sene sonra Menderes tabanının yükseleceğini, 1- 2 m. lik setlerin adeta helva kadar Menderes’e dayanamayacağını göreceğiz.

Pek tabii siz de bilirsiniz ki, suyun derinliği arttıkça hızı artar, taşkın zamanlarında özgül ağırlığı da artınca bu kinetik enerjinin önünde durulamaz bir hal alıyor. Taşma menendinde iken çok ördek avladık. İçin için kükrer Menderes, adeta buradan kaçın der. O eski kışlardan olmadı daha. Eğer baraj da dolar da iki kapak açarlarsa bir hafta arayla 3-4 günlük sürekli yağmur yağarsa seyret sen cümbüşü. Yenipazar sular altında. Neden? Kurutma kanalından tahliye edilemeyecek, onun kapasitesinin çok üzerinde su kurutmaya gelecek diye düşünüyorum.

c) Biz Yenipazarlılar olarak bu işten mağduruz. Şöyle ki: Dürbünlerimiz eskiden diyelim ki 1 m.den suyu alırdı, şimdi ise bu setin üzerine traktör çıkmak zorunda, dolayısıyla o kadar çektiği suyu yukarı kaldırmak zorunda. Bu da enerji dolayısıyla mazot yani ek masraf demek.

Öğretiyoruz arkadaşlara; “seti demir boruyla geçin, alıcınızı oraya bağlayın” ama bu söylediğimiz de 500 YTL tutar, sistem çalıştırması da artık zorlaşıyor v.b. gibi.

Bu ilave masraflar bize, bol su Söke’ye ... Hayırlısı.

d) Bu çalışma sürecinde ve sonrasında av ve yaban hayatına müdahale edilmiş oldu. Menderes kenarındaki bitki örtüsü adeta kaldırıldı. Halen normal görünüme kavuşamadı.

e) Menderesin kenarındaki bu setlerin üzerinde güvenli bir ulaşım yapılamıyor. Risk dolu bir trafik. Yolda patinaja düşebilirsiniz, plaj kumu gibi olan yerler var. Su zamanı adam dürbününe yanaşmış, hadi geç bakalım, kime laf anlatacaksın.

f) Halbuki Söke’ye elbette su yetiştireceksin. Ama yolu bu değil. Ne yapıp edip Çine Barajını hazır hale getireceksin. Ek su ihtiyacını buradan karşılayıp , Menderesin eski yatağı hiç kimseye dert olmayacaktı. Fazla su gönderilince Menderes'in kesitine sığmayan su çevreye zarar verdiği için her halde böyle bir çözüm üretildi.

g) Bu çalışmada gözden kaçan iki nokta daha var gibi geliyor. Biri herhangi sebeple olursa olsun bir taşma anında suların nasıl çekileceği kendiliğinden eskiden mümkün oluyordu, şimdi ise bunu mümkün görmüyorum. O suyun içine iş makinanı gönderip çalışamazsın da.

İkinci husus şudur. Eskiden taşkın olduğunda mevcut göllerimiz yeni su ile dolar beslenirdi. Şimdi ise bu mümkün değil. Yer altı beslemesi olan göllerimiz hayatiyetini devam ettirebiliyor, ama yazın tarla sulamasında bunlarda ha kurudu, ha kuruyacak duruma geliyor. Bu göllerin mutlaka Menderes'ten istenildiği anda istenildiği kadar beslenebilir hale getirilmesi gerekir. Doğal hayatın bu göllerde sürebilmesi için gerekli olduğunu düşünüyorum.

h) Bu durumu düzeltmek için mutlaka bir çalışma başlatmalıyız. Bu çalışmada herkesin fikrine açık olarak bir planlama yapılmalı, kurumlar arası işbirliği yapılarak kusursuz bir projeye imza atmalıyız. Türkiye Cumhuriyetine yakışan budur.

Ali Altınkaya

22 Mart 2007

Su kadar ömrümüz (mü) olsun..

Hepimiz biliriz. Günlük hayatımızda sıkça kullandığımız bir deyimdir. Bir iyi niyet ve dilek ifadesidir. Genellikle büyüklerimize su verdiğimizde onlardan duyduğumuz ya da bizlerin küçüklerimize ifade ettiğimiz bir tek tümce. İşte o tümce. “Su kadar ömrün olsun.”


Bence bu dakikadan sonra bu tümce üzerinde biraz durup düşünmemiz gerekecek. Bu tümceyi kullanırken artık belki de bir iyi niyet ifadesi olarak kullanmamamız gerekecek. Belki abartılı olacak ama bu gidişle bu güzel temenni, bu güzel tümceyi kullandığınızda karşı taraf sizin için hiç de iyi niyetli olmadığınız konusunda düşüncelere sevk edilebilecek. Neden mi?

İşte nedenleri; Birleşmiş Milletler Çevre programının 2002 yılında yayınladığı 3. Küresel Çevre raporuna göre başta Afrika ve Asya kıtaları olmak üzere dünyada 1.1 Milyar insan güvenli içme suyu, 2.4 milyar insan ise güvenli arıtma hizmetlerinden yoksun. 2032 yılı itibariyle dünya nüfusunun yarıdan fazlasının ciddi su sıkıntısıyla karşılaşabileceğine dikkat çekiliyor.

Su sıkıntısını en çok hissedecek ülkelerden birisi TÜRKİYE’dir.Dünyadaki su yoksulluk indeksine göre Türkiye’nin orta sınıfa girdiği görülmektedir.Dünya yıllık yağış ortalaması 1000 mm iken Türkiye’de ortalama yağış 640 mm’dir. Kişi başına düşen tatlı su miktarı açısından dünya ortalamasının 7000 m3 olduğu baz alındığında ülkemiz kişi başına yıllık 2940 m3 tatlı su ile düşük sınıfta yer almaktadır. 2004 yılı DİE verilerine göre ülkemiz nüfusunun %74’üne su şebekesi, %63’üne ise kanalizasyon şebekesiyle hizmet verilebilmektedir. Yaklaşık olarak her 4 insanımızdan 1’i yeterli su ve atık su hizmetlerinden yoksundur.

Ülkemiz insanının ancak %34’üne arıtılmış su sunulabilirken, ancak %37’sinin atık suları uygun şekilde arıtılabilmektedir. Diğer bir deyişle her 10 insanın 6’sı sağlıklı içme suyundan ve arıtma hizmetinden mahrumdur. 2004 yılı verilerine göre 58 adet Organize sanayi Bölgemizin sadece 9 tanesi (%15.5) deşarj izni 16 tanesinin (%27-6) ise arıtma tesisi bulunmaktadır. Üretilen atık suyun %75’i arıtılmaktadır. Arıtılmayan bu atık sular nehirlerimizi, göllerimizi, denizlerimizi, toprağımızı velhasıl geleceğimizi karartmaktadır.

Bu arada anayasamızın 56/2 maddesini de hatırlatmakta yarar var. “…çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve Vatandaşın ödevidir…” Birleşmiş Milletler Genel kurulu 1992 yılındaki 47. toplantısında Dünyamızın karşı karşıya kaldığı su sorunlarına dikkat çekmek ve bu konudaki çalışmaları tartışmak üzere her yılın 22. Mart gününü Dünya Su Günü ilan etmiştir.

Ülkemizde de 22 Mart Su günü olması dolayısıyla çeşitli etkinlik ve toplantılar düzenlenir. Sorunlar tartışılır çözüm yolları aranır.Yaşamın vazgeçilmezi ve yerine başka bir şeyin ikame edilemeyeceği, yaşamın su ile başlayıp uygarlıkların su yolları kenarlarında ortaya çıkıp geliştiği hepimizce bilinmektedir.

Kısacası, su her yerde insanın temel ihtiyaçlarında, tarımda, enerjide, sanayide, turizmde, ulaşımda. Bunca önemli bir maddenin, suyun önemini ve gereğini bu köşede tamamını anlatmak yada paylaşmak doğaldı ki mümkün değil. Yalnız bilmeniz gereken bir gerçek daha var. O da önümüzdeki dönemlerde su ülkeler arası bir savaş nedeni olabilecek. Bunun işaretlerini görebiliyoruz.

Su ile ilgili olarak hatırlanacağı gibi bölgemizdeki barajların ve kaynakların uluslararası yönetime (kimse bu uluslararası yönetim) devredilmesi tavsiye olarak 6 Ekim 2004 tarihli AB ilerleme raporuna girmiştir.

Avrupa Birliği ilerleme raporuna tavsiye olarak giren bu ifade satır aralarında adeta kaybolup gidiyordu. Ya da kaybolması isteniyordu. Ancak bu satırların kaybolup gitmesine izin vermeyecek ülkemizde duyarlı ve de bilinçli insanlarımız olduğunu da hatırlatmak isterim. Bir gazeteden alıntı yaptığım Sayın Onur ÖYMEN’in şu ifadelerini çok anlamlı ve önemli bulduğum için sizinle paylaşmak istedim.

“Bir Amerikan strateji ve dış politika dergisinde bir süre önce yayınlanan yazıda Türkiye’deki su kaynaklarının Ortadoğu’daki petrol kaynaklarından daha değerli olduğu söyleniyordu. Bu derginin yazarı bizce bu kaynaklar Türkiye’ye bırakılmalıdır, diyordu. Bütün bunları bir arada okuduğumuz zaman görünen manzara şudur.Türkiye’nin Güneydoğu’daki toprakları, kaynakları, su kaynakları, sulama sistemleri yabancıların iştahını kabartıyor”.

Doğru söze ne denir? Yeri gelmişken gözümüzün önünden akıp giden Büyük Menderes Nehrinin kirliliği ile ilgili olarak demeç verip konuşmanın vakti zamanı geldi geçti. Zaman eylem zamanıdır.

İbrahim Ayvazoğlu

6 Mart 2007

DSİ 21.Bölge Müdürlüğünden yanıt geldi

DSİ 21.Bölge Müdürlüğünden alınan, imzasız e-postayı yorumsuz kamuoyunun takdirlerine sunuyoruz.
----------------------------------------------------------------

Sayın AYDIN VE BÜYÜK MENDERES PLATFORMU İlgilileri,

Öncelikle belirtmek isteriz ki Grontmij Firması'nın, projeyi sözleşme gereği Nehir Havzası Çalışma Grubu ile DSİ dışında kimseye dağıtması söz konusu değildir. Ayrıca Firma, DSİ Genel Müdürlüğü'nün bilgisi dışında kimseye bilgi vermeyecek kadar da deneyimli personele sahiptir.

Projede, sizin ifadenizle "NEHİRDE YAPILAN KANALLAMANIN EKOLOJİYİ TAMAMEN ETKİLEMİŞ OLDUĞU", Aynı şekilde "Büyük Menderes Nehri'nin asla iyi ekolojik duruma gelmeyeceği" ifadeleri kesinlikle yer almamaktadır.

Dolayısıyla yazdıklarınız hayal ürünü ve gerçek dışıdır.

Teşkilatımız; yerüstü ve yeraltısularını geliştirerek projeler üretmekte, böylece ülkemize ve halkımıza hizmet arzetmektedir. Menderes Nehri'nin kirlenmesi, ülkemizin katrilyonlarını harcayarak geliştirdiğimiz bütün barajları ve sulamaları olumsuz yönde etkilemekte ve ayrıca önemli doğal kaynaklarımız olan yeraltısuları ile verimli tarım arazilerinin kirlenmesine neden olmaktadır.

Mademki Büyük Menderes'le ilgileniyorsunuz Kurumumuzun çalışmalarının sizi mutlu etmesi gerekir. Rahatsızlığınızın nedenini anlamak mümkün değil.

Yaptığımız çalışmaları, kaynağından öğrenerek izlerseniz son derece büyük özverilerle ülkemiz için ne büyük hizmetler ürettiğimizi anlamakta güçlük çekmezsiniz. Ayrıca, Büyük Menderes Nehri Kirliliği ile ilgili çalışmalarınız varsa bu platformlarda Aydın Kamuoyuna açıklarsınız. Bizler bu işi sadece insanlara, çevreye, doğaya ve bu konularda söz sahibi olan kurumlara yardımcı olmak amacıyla fahri olarak bedelsiz çalışıp üretiyoruz. Bize, bu konularda halkı ve kamuyu bilgilendirmek amacıyla valiler tarafından görev verildiği için yapıyoruz. Eğer çalışmalarınız varsa gelin siz bilgilendirin. Varsa diğer kurumlar bilgilendirsin.

2 Mart 2007

DSİ 21.BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜNE DİLEKÇE YAZDIK

Sayın Halil İbrahim İNDAP
DSİ XXI. Bölge Müdürü,
AYDIN

Sayın Müdür,

Aydın İlinin ve Büyük Menderes Nehri Havzasının doğal kaynaklarının entegre ve bilimsel yöntemlerle yönetilmesini teşvik ve kamuoyunda bu konudaki bilgi ve görüş alışverişini artırmak amacıyla AYDIN VE BÜYÜK MENDERES PLATFORMU 'nu kurmuş bulunuyoruz.

Platformumuz, konu hakkındaki bilgi ve görüş alışverişini sağlamak üzere, ilk olarak bir tartışma forumunu http://buyukmenderes.blogspot.com/adresinde oluşturmuş bulunmaktadır.

İkinci iş olarak, Platformumuz konu hakkında bugüne kadar yapılmış olan en kapsamlı ve en önemli çalışma olan "Avrupa Su Çerçeve Direktifi'nin Türkiye'de Uygulanması Projesinin" el kitabına, uygulamacı şirket olan Grontmij firması vasıtasıyla ulaşmış ve incelemiştir.

El kitabında ve ilgili planlarda, Büyük Menderes Havzası su kaynaklarının karşı karşıya olduğu, kirlilik kaynakları dışında bir de "Büyük Menderes Nehri'nin ağır şekilde değiştirilmiş su kütlesi olduğu " ve " asla iyi ekolojik duruma gelemeyeceği" tespit edilmiş ve bu durumun sebeplerinden birisi olarak da "Nehirde yapılan kanallamanın ekolojiyi tamamen etkilemiş olduğu " belirtilmiştir.

Buna karşın, Bölge Müdürlüğünce proje sırasında ve sonrasında da "ıslah çalışması" adı altında Nehrin kanallamasına devam edilmiştir. Bundan sonra da bu uygulamanın sürdürüleceği anlaşılmaktadır. Ayrıca Bölge Müdürlüğünüzün uygulamaları nedeniyle, banaz Çayı, Hamam Çayı, Çürüksu, Dandalaz Çayı ve Akçay'ın da ağır şekilde değiştirilmiş su kütlesi kapsamına girdiği görülmektedir.

Yaklaşık 454 bin Euro fon kaynağı harcanarak yapılmış olan Proje'nin bu anlamda amacına ulaşmadığı, hatta projede ulaşılan tespitlerin ve Su Çerçeve Direktifi kurallarının aksine hareket edildiği anlaşılmıştır. Halbuki Proje başlarken Sn Bölge Müdürümüz tarafından basına verilen demeçte "Bu kredinin alınıp projenin gerçekleşmesi halinden Menderes'in suyu tekrar içilir hale gelecek" demiştir. (Yeni Asır Gazetesi 2 Kasım 2004 tarihli nüshası)

Sayın Müdür,

Büyük Menderes Nehrinin kirlilik açısından kontrolü ve risk yönetimi, mevzuatla Çevre ve Orman Bakanlığı birimlerinin görev ve yetki alanına girmektedir. Bu bakımdan, Büyük Menderes Havzasındaki sorunların tespitinde ve çözüm önerilerinde Bölge Müdürlüğümüzün sürekli "kirliliğe" atıfta bulunmasının yerinde bir yaklaşım olmadığını düşünüyoruz.

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, su yönetimi alanında görevli ve su kaynaklarımızın entegre yönetiminden sorumludur.

Havzamızın bundan sonra nasıl entegre yönetileceği ve kanallama çalışması ile yapılan tahribatın nasıl restore edileceği konusunda Bölge Müdürlüğünüzün görüşlerinin tarafımıza ulaştırılmasını arz ederiz.

AYDIN VE BÜYÜK MENDERES PLATFORMU

1 Mart 2007

Platformumuz Vizyon ve Misyonunu Açıkladı

Değerli kamuoyuna ve hemşerilerimize duyurulur. BÜYÜK MENDERES PLATFORMU kurulmuştur.

Platformun amacı: Platformumuz, öncelikle Büyük Menderes Nehri Havzasının doğal kaynaklarının entegre ve bilimsel yöntemlerle yönetimini sağlamak ve gelecek nesillerin de Havzanın doğal kaynaklarından yararlanabilmesini temin amacıyla kamuoyu oluşturmak ve gerekli politikaların uygulanmasını sağlamak amaçlarını taşımaktadır.

Platformun vizyonu: Sahip olduğu ekonomik, doğal ve kültürel varlıkları, bilimin ışığında yöneterek sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde kullanan, koruyan ve gelecek nesillere aktaran, yaşam kalitesi yüksek bir havza yaratılmasıdır.

Bu amaç ve kararlılıkla, öncelikle konu ile ilgili bilgi ve görüş alışverişinin vazgeçilmez önkoşul olduğuna karar veren Platformumuz, http://buyukmenderes.blogspot.com/ adresinde tüm tarafları bilgi ve görüşlerini paylaşmaya ve Platforma destek vermeye davet etmektedir.

Merkezi Ankara'da ve Şubesi Aydın, Denizli ve Uşak'ta olmak üzere kurulan Platformumuz, su ve toprak gibi yerel doğal kaynaklarımızın, sadece kısa vadeli günlük çıkarlarımız değil, uzun vadeli çıkarlarımız göz önünde bulundurularak kullanım planının yapılmasını öncelikli şart olarak görmektedir.

Yerel sorunlara tüm ilgililerin katılımıyla ve modern bir bakış açısıyla yaklaşmayı esas edinen Platformumuz, çalışmalarında mümkün olduğu ölçüde uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliğini yararlı bir araç olarak görmektedir.

Kurumsal yapısı ve çerçevesi ilerleyen süreç içerisinde değerlendirilmek üzere, Platformumuzun kurucu üyeleri aşağıda sunulmuştur.

Tüm kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

BÜYÜK MENDERES PLATFORMU KURUCU ÜYELERİ

Hasan Köşklü
Hasan Kamil Palaz
Hilmi Bolatoğlu
Kadir Ercan
İbrahim Ayvazoğlu
Mustafa Çınar
Mehmet Ekizoğlu
Osman Elgün
Serkan Orcan
Selim Soydemir

Web: http://buyukmenderes.blogspot.com/
E-posta: buyukmenderes@gmail.com