Menderesleri geri kazanmak!
AB Komisyonu Çevre Genel Müdürlüğünce hazırlanan “The European Union’s Biodiversity Action Plan” (Avrupa Birliği’nin Biyolojik Çeşitlilik Eylem Planı) adlı yayındaki çarpıcı tespitler Büyük Menderes'in imdat çağrılarına tercüman olmaktadır:
Tahrip edilen nehir ekosistemleri: Toplum için yüksek
maliyet (s.5)
1998 ila 2002 yılları arasında Avrupa ülkeleri 100’den
fazla önemli taşkın yaşamış ve bu taşkınlar, 700 dolayında insanın ölümüne,
yarım milyon kişinin evlerinden olmasına ve 25 milyar Avro tutarında ekonomik
zarara neden olmuştur.
Bugün Ren Nehri havzasında halen 10 milyondan fazla
insan ciddi taşkın riski altında yaşamaktadır. Bunlara ilaveten, taşkınlar son
derece tehlikeli çevresel ve insan sağlığı yönünden sakıncalı risklere de neden
olmaktadır. Örneğin bu riskler, taşkınların atık su arıtma tesislerini ya da
zehirli kimyasala maddelerin üretildiği ya da kullanıldığı fabrikaları etkilediği
zaman ortaya çıkmaktadır.
Taşkınların yüksek toplumsal ve parasal maliyetini
anlayan ve taşkın meselesinde doğaya karşı hareket etmekten ziyade doğayla
birlikte çalışmanın önemini kavrayan Alman Yetkilileri, günümüzde, nehirlerin
tabii fonksiyonlarını yeniden tatbik edebilmeleri amacıyla, doğal taşkın
alanlarını geri getirme ve Ren Nehrinin müdahale edilmiş bölümlerini yeniden
doğal haline geri döndürme projelerine milyonlarca Avro harcamaktadır. Üzücü
olan şey şudur; en baştan bu alanlar korunsaydı maliyeti, şimdi bu doğal
alanları geri getirme maliyetinin ancak küçük bir kısmı olurdu ve bu o zaman
hayat kurtarırdı.
Taşkın korumasına yardımcı olmak için kıvrımları Meuse nehrine geri vermek (s.12)
Hollandalılar
“suyla savaşmak” konusunda oldukça geçmişe dayanan bir geleneğe sahipler. Ancak
1980lerin sonunda ve 1990lı yıllarda bir çok ciddi taşkın ülkeyi etkilediği
zaman, suyla ilgili temel davranışlar değişti ve “nehirle uyumlu çalışmak”
yaklaşımı benimsendi.
Keent
Restorasyon projesi bu yaklaşımın taşkın önleme sistemlerine nasıl
aktarıldığının en önemli örneklerinden bir tanesi. Hollanda’nın en büyük
nehirlerinden olan Meuse Nehri üzerinde gerçekleştirilen projeye uyarınca, daha
önce kıvrımları yok edilerek kenarları yükseltilmiş bir kanal haline getirilen
nehrin, suların yükseldiği zamanlarda fazla suyu taşıyabilmesi ve depo
edebilmesi amacıyla bazı kısımlarının yolu değiştirildi ve eski kıvrımlı
“menderesleri” kazılarak yeniden geri konuldu. Bu şekilde, aynı zamanda doğal
açıdan son derece değerli 400 hektar büyüklüğünde doğal alan da kazanılmış
oldu.
Su
yöneticileri bu şekilde bir proje yaparak iki çok önemli ulusal politika
önceliğini karşılamış oldular: birincisi taşkından korunma, ikincisi de doğal
yaşam alanlarını geri getirme. Süreç başarılı oldu, çünkü projenin başlangıç
aşamasında her iki hedef de eşit önem düzeyinde değerlendirildi. Bir hedef
diğerine üstün tutulmadı ve her açıdan “kazan-kazan” prensibi göz önünde
bulunduruldu. Bu proje, bilinen taşkın önleme programlarına nazaran çok çok
daha ucuza mal oldu.